Depersonalizasyon ve Derealizasyon Bozuklukları Nelerdir? Belirtileri Nelerdir?
- Depersonalizasyon ve Derealizasyonun Belirtileri Nelerdir?
- Depersonalizasyon ve Derealizasyona Kimler Daha Yatkındır?
- Depersonalizasyon ve Derealizasyon Kalıcı Mıdır?
- Çocuklarda Depersonalizasyon/Derealizasyon Görülür mü?
- Depersonalizasyon/Derealizasyon Yaşayan Kişilerle İlişki Nasıl Olur?
- Depersonalizasyon/Derealizasyonun İş ve Okul Hayatına Etkileri Nelerdir?
Her insan zaman zaman kendini kaybolmuş, boşlukta ya da soyutlanmış hissedebilir. Özellikle depresyonun belirtileri olarak ortaya çıkabilen bu durumlar; stresli, üzgün, öfkeli ya da mutsuz hissettiğimiz zamanlarda hepimizin başına gelebilir.
Ancak sürekli bir hal alan; kişinin benliğinden, gerçekliğinden, zamandan vs. bağımsız ve soyutlanmış hissetme durumları başlı başına bir psikolojik bozukluk ifade edecektir. Dolayısıyla kişinin bir soyutlanma durumu yaşadığında bunun sürekliliğini ve beraberindeki belirtileri dikkatli gözlemlemesi gerekir.
Sürekli hal alan bir benliğinden uzaklaşma, kişilik kaybı ve kendi kişiliğinden soyutlanma durumları depersonalizasyon; genel olarak gerçeklik kaybı, hayattan soyutlanma durumları ise derealizasyon durumlarını ifade eder.
Ayrı ayrı incelemek gerekirse; depersonalizasyonda kişi kendinden soyutlanır ve adeta kendini dışarıdan izliyormuş hissine kapılır. Kendini kontrol edemediğini, hareketlerinin değiştiğini, duygu ve düşüncelerinden tamamen koptuğunu hisseden birey kendini tam bir robot gibi hissedebilir. Derealizasyonda ise durum biraz daha farklıdır. Burada kişi, kendine karşı bir soyutlanma yaşamasa da kendi dışındaki dünyadan ve yaşananlardan tam bir kopukluk yaşar. Adeta rüya görüyormuşçasına içinde bulunduğu yer ve zamandan tamamen bağımsızlaşır ve adaptasyonunu kaybeder.
Her ikisi de saatlar, günler ya da haftalar süren ataklar halinde ortaya çıkabilen bu iki bozukluk; kimi zaman başka bazı psikolojik sorunlara eşlik edecek şekilde de ortaya çıkabilir.
Depersonalizasyon ve Derealizasyonun Belirtileri Nelerdir?
Depersonalizasyon ve derealizasyon problemleri farklı bazı belirtilerle kendilerini gösterebildiğinden, bu problemlerin belirtilerini ayrı ayrı incelemek daha doğru olacaktır.
Depersonalizasyon belirtileri:
- Kendini dışarıdan seyrediyormuş hissine kapılmak
- Kendi benliğinden soyutlanma hissetmek
- Bir robotmuş gibi hissetmek
- Zihinsel olarak uyuyormuş gibi hissetmek
- Davranışlar, tepkiler ve sözler hakkında kontrolü kaybettiğini hissetmek
Derealizasyon belirtileri ise şöyledir:
- Dış dünyadan soyutlanmak
- Gerçeklik algısını kaybetmek
- Etraftakileri siyah beyaz görmek
- Zaman ve yer algısında bozukluklar yaşamak
- Çevreye yabancılaşmak ve adeta arada bir duvar bulunduğu hissine kapılmak
Depersonalizasyon ve Derealizasyona Kimler Daha Yatkındır?
Her insanın başına gelebilecek depersonalizasyon ve derealizasyona, bazı kişilerin çeşitli faktörlerin etkisiyle daha yatkın olması beklenmektedir. Bu kişilerin başında travmatik bir durum yaşayan bireyler gelmektedir.
Travmatik bir olay yaşayan ve özellikle bu olayın sonucunda TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) geçiren kişilerin, bir savunma mekanizması olarak depersonalizasyon ya da derealizasyon geliştirmesi yüksek bir ihtimaldir.
Bunun yanında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişilerde de bu durumlara yatkınlık görülmektedir.
Ayrıca genellikle kadın ve erkeklerde eşit oranlarda seyretmekle beraber, depersonalizasyon ve derealizasyon sorunları ergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde daha sık yaşanmaktadır.
Bilinmesi gereken bir başka önemli nokta da her iki sorun için de aşırı yorgunluğun tetikleyici olabileceğidir. Öyle ki yorucu bir hayata sahip olan ya da mental açıdan yorgunluğu bulunan kişiler hem depersonalizasyon hem de derealizasyona daha yatkın hale gelecektir.
Depersonalizasyon ve Derealizasyon Kalıcı Mıdır?
Hem depersonalizasyon hem de derealizasyon saatlik, günlük ve hatta haftalık ataklar şeklinde ortaya çıkabilen ancak kalıcı olmayan bozukluklardır.
Elbette bu sorunların kalıcı olmaması için kişisel çaba ve profesyonel desteğin ne denli önemli olduğu unutulmamalıdır. Öncelikle yapılması gereken bu sorunların bir uzman tarafından gözlemlenerek belirlenmesidir.
Sonrasında ise ilaç tedavisine karar verilebileceği gibi terapi ile çözümlenebilecek olduğuna da kanaat getirilebilir. Böyle bir durumda seçilecek yönteme eşlik edecek bazı kişisel çabalar sayesinde depersonalizasyon ve derealizasyon sorunlarının geçici olacağını söyleyebiliriz.
Bu süreçte kişisel çabaların en güzel örnekleri ise; spor yapmak, beslenme ve uyku düzenlerini ayarlamak, nefes egzersizleri, meditasyon ve sosyal hayata karışmaktır.
Çocuklarda Depersonalizasyon/Derealizasyon Görülür mü?
Depersonalizasyon ve derealizasyon yaşama ihtimali tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi çocuklar için de bulunmaktadır. Özellikle 16-17 yaş aralığında ve genel olarak ergenlik dönemindeki çocuklarda depersonalizasyon ve derealizasyon yaşama riskinin arttığını söylememiz gerekir.
Bununla birlikte şiddet gören, istismara uğrayan, gürültü ve kavganın hakim olduğu bir aileye sahip olan, aşırı yalnızlık hisseden çocukların hem depersonalizasyon hem de derealizasyona daha yatkın hale gelmesi oldukça yüksek bir ihtimaldir.
Depersonalizasyon ve derealizasyon, profesyonel destek görmeyen çocuklarda; hem okul hayatında hem şimdiki zamanda hem de bir yetişkin olma sürecinde oldukça negatif yansımalar ortaya çıkaracaktır.
Depersonalizasyon/Derealizasyon Yaşayan Kişilerle İlişki Nasıl Olur?
Depersonalizasyon ve derealizasyon durumları kişiyi yaşamdan, sosyallikten ve dolayısıyla ilişkilerden uzaklaştıran, soyutlayan ve bunlara yabancılaştıran sorunlardır.
Kişinin kendi benliğine ya da çevresine, içinde bulunduğu yer ve zamana karşı soyutlanması; haliyle insanlardan uzaklaşmasına ve onlarla ilgili de bir yabancılaşma durumu yaşamasına neden olacaktır. Bu da kişinin aile ilişkilerine, arkadaşları ile olan ilişkisine ve özellikle partneri ile olan ilişkisine oldukça negatif yansır.
Zira depersonalizasyon ve derealizasyon ataklarının süresi ve yoğunluğu da değişkenlik gösterebilecektir. Böyle bir durumda kişi; ilişki içinde olduğu kişiye karşı davranışlarını kontrol edemeyebilir, ona karşı yabancılaşabilir ve ilişkiden de soyutlanmış hissedebilir.
Dolayısıyla ilişkinin sürdürülebilirliği bu durumlarda oldukça zor bir hale gelecektir. Kişinin özellikle depersonalizasyon/derealizasyon atağı içinde bulunduğu durumlarda karşısındaki kişinin ona anlayış göstermesi, destekleyici yaklaşması ve onu yargılamaması oldukça önemlidir. Bu yaklaşımın hem ilişkinin sürdürülebilirliği hem de kişinin sağlığı açısından oldukça önemli olduğunu söylemeliyiz.
Ayrıca kişinin iyileşme çabasına yardımcı olmak ya da iyileşeceğine olan inancının artmasını sağlamak da gerekecektir.
Depersonalizasyon/Derealizasyonun İş ve Okul Hayatına Etkileri Nelerdir?
Gerçeklikten ya da kişilik algısından kopukluk yaşamak, hem kişi hem de çalışma/okul arkadaşları açısından zorluklara neden olabilecektir. Zira böyle bir durumda kişinin görevlerinin ve bunların sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmesinin beklenemeyeceği gibi, okuluna ya da çalıştığı iş yerine bir aidiyet hissetmesi de beklenemeyecektir.
Öncelikle okulu henüz devam ederken depersonalizasyon/derealizasyona yakalanan bir öğrenciyi düşünelim. Bu öğrenci:
- Kendini okuldan ve arkadaşlarından kopuk hisseder.
- Derslere adapte olamaz.
- Okuldaki davranışlarının sorumluluğunu üstlenemez.
- Ödevlerini yerine getirmekte zorluk yaşar.
- Psikolojik açıdan eğitime ve öğrenmeye hazır bir halde değildir.
- Arkadaşları ile arasında sağlıklı bir ilişki bulunmaz.
Depersonalizasyon/derealizasyon yaşayan ve aynı zamanda iş hayatının içerisinde olan bir birey için düşündüğümüzde ise, bu kişi:
- İş hayatındaki üretkenliğini yitirir.
- İş yerine aidiyet hissedemez ve kendini ortamdan soyutlanmış hisseder.
- Yaptığı işlerin ve davranışların sorumluluğunu üstlenemez.
- İyi bir ekip üyesi olması beklenemez.
- Sağlıklı kararlar alıp; fikir üreterek çalıştığı şirketin iyileştirilmesine katkıda bulunması beklenemez.